16 May 2012

Emekliler, ev hanımları, işsizler ve engelliler ödedikleri emlak vergisini nasıl geri alabilirler?



DÜNKÜ yazımızda; emekliler, ev hanımları, işsizler ve engellilerin, hangi koşullara emlak vergisi ödemeyeceğini açıklamıştık. Hemen ardından da bu avantajdan yararlanacak olanların, nereye ve nasıl bildirimde bulunacaklarını belirtmiştik. Çok kişi vergi konularını yeterince bilmediğinden, belediyeler de vatandaşları “böyle bir yasal hakkınız var” diye bilgilendirmediğinden, yüz binlerce hatta milyonlarca emekli, ev hanımı, işsiz ve engelli, bu avantajdan yararlanamıyorlar. 

FARKLI UYGULAMALAR 
Bu kesimin bir bölümü, kendilerine yasalarla tanınan sıfır oranlı emlak vergisinden yararlandırılmıyorlar.
Oysa bırakın yararlandırmayı, haksız yere daha önce tahsil ettikleri emlak vergisini de iade etmeleri gerekiyor. Emekli, ev hanımı ya da işsiz vatandaş, belediyeye gittiğinde “Yok böyle şey” diye savuşturuluyorlar. Ellerindeki gazete yazısını gösterenlere, “o yazı yanlış” diyorlar. Bu kez okuyucu bize yazıyor; “Hocam, falanca belediye sizin yazıya yanlış diyor. Ne yapalım?” Hani Anadolu’da “hem suçlu hem güçlü” diye bir söz var ya aynen öyle.. Hem mevzuatı bilmiyorlar, hem de doğru yazıya “yanlış” diyorlar!..

KİME İNANMAK GEREKİYOR? 
Ortada bir yasa maddesi, bir tebliğ ve Maliye Bakanlığı’nın bir özelgesi varsa, bunlara itibar etmek gerekiyor. Olayımızda da bunların hepsi var. Sözü uzatmadan sıralayalım. 1) Emlak Vergisi Kanun madde 8: Olayın yasal dayanağını açıklayan bu maddeye göre; a) Hiç bir geliri olmayanlar (işsizler ve ev hanımları) ile geliri kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret bulunan emekliler ve (geliri olsa bile) engelliler, b) Türkiye sınırları içinde brüt 200 m2’yi geçmeyen tek meskene sahip olmaları halinde, bu meskenleri için sıfır oranlı vergi öderler. 2) 38 Seri No.lu Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği: Sıfır oranlı emlak vergisi uygulama esaslarını açıklayan tebliğ. 3) Maliye Bakanlığı’nın 11 Nisan 2011 tarih 006.01-258 sayılı Özelgesi: Bu özelge ile indirimli bina vergisi oranından ararlanabilmek için verilecek bildirimde bir süre belirlenmediği ve söz konusu uygulamadan, “düzeltme zamanaşımı süresi” göz önünde bulundurulmak suretiyle, geçmişe yönelik olarak yararlanılmasının mümkün olduğu açıklanıyor. Bazı belediyeler, emeklilere ve ev hanımlarına “Eşinizin geliri var, ararlanamazsınız” diyorlar. Oysa Maliye Bakanlığı, 12 Nisan 2011 Tarih ve EVK-2010-5-30 sayılı özelgesi ile “Eş ve çocuğun gelir veya meskene sahip olmasının, sıfır oranlı emlak vergisine engel teşkil etmediğini” açıkladı.
NE YAPMAK GEREKİYOR? 
Yukarıdaki açıklamalardan ve dayanağı olan yasa maddesi, genel tebliğ ve özelgelerden de fark edileceği gibi, konu çok açık ve net. Emeklilerin 38 No.lu, ev hanımları ve işsizlerin de 44 No.lu Emlak Vergisi Tebliği’nde yer alan, bir örneğini de belediyelerden ücretsiz alabilecekleri formları doldurup ilgili belediyeye vermeleri gerekiyor. Hemen ardından da ilgili belediyeden düzeltme yoluyla 2007, 2008, 2009, 2010 ve 2011 yıllarına ait ödedikleri emlak vergisinin iadesini talep etmeleri gerekiyor.
Belediyeler, bu iadeleri yapmak zorundalar. Çünkü ilgili yasa ve tebliğlerde ve bu işin patronu olan Maliye’nin özelgesinde “vergileri iade edeceksin” deniliyor.. Yeni alınan evin 5 yıllık vergi muafiyeti var KONUT olarak kullanılan bina veya apartman dairelerinin, emlak vergisi değerinin 1/4’ü, inşaatlarının sona erdiği yılı izleyen yıldan itibaren 5 yıl süre ile emlak vergisinden muaf oluyor (Emlak Vergisi Kanunu, Md.5). Bu binaların el değiştirmesi halinde, yukarıdaki muaflık kalan süre için de uygulanır. ÖRNEK: Ahmet Bey, 2008 yılında inşaatı biten daireyi aynı yıl satın almış, 2011 yılında da Mehmet Bey’e satmıştır. Bu durumda, - Ahmet Bey için 2009, 2010 ve 2011 yıllarında evin emlak vergisi değerinin 1/4’ü emlak vergisinden muaf olacak. - Mehmet Bey ise 2012 ve 2013 yıllarında, 1/4’lük muafiyetten yararlanabilecektir.
GEÇMİŞ YILLARIN EMLAK VERGİSİ 
Satın alınan gayrimenkulün emlak vergisi borçlarından, satıcı sorumlu olduğu gibi alıcı da sorumlu oluyor (Emlak Vergisi Kanunu Md. 30/son). O nedenle gayrimenkul alırken, emlak vergisi borcu olup olmadığını araştırmakta fayda var. Ayrıca, gayrimenkulün satıldığı yıla ait emlak vergisini satıcının ödemesi gerekiyor. Alıcının mükellefiyeti, bir sonraki yıl başlıyor. Gayrimenkulün değeri ile kira geliri ilişkisi
KİRAYA verilen konut veya işyerinin, “emlak vergisi değeri” ile “beyan edilecek kira tutarı” arasında bir ilişki var. Gelir Vergisi Kanunu’nun 73. maddesine göre, kiraya verilen gayrimenkuller örneğin konut ve dükkanlar için beyan edilmesi gereken en az kira “emsal kira bedeli” kadar olacak. Emsal kira bedeli ise, kiraya verilen gayrimenkulün emsal kira bedelinin yüzde 5’i oluyor. Bu tutarın altında kira beyan edilmesi durumunda, gayrimenkulün emlak vergisi değerinin yüzde 5’i üzerinden, “beyanı gereken kira tutarı” hesaplanıyor. Konutlarda; anne-baba, kardeş, çocuk ve toruna bedelsiz kiralama veya düşük bedelle kiralama mümkün. Ancak kayınvalide, kayınpeder, amca, dayı, teyze, hala, görümce, baldız, bacanak gibi yakınlara veya arkadaşlara bedelsiz ya da düşük bedelle kiralama kabul edilmiyor. Bunlar için emlak vergisi değerinin yüzde 5’i oranında kira beyanı isteniyor. Ancak kiralanan gayrimenkulün işyeri olması durumunda, bedelsiz veya düşük bedelle kiralama hiç kimse için kabul edilmiyor (Emsal kira bedeli konusunda ayrıntılı açıklama ve örnek uygulamalar için 9 Mart 2012 tarihli yazımıza da bakılabilir).
DEVRE MÜLKLERİN EMLAK VERGİSİ 
Devre mülklerin emlak vergileri de ödenmek zorunda. Örneğin 15 günlük bir devre mülk için hisse oranı 1/24 olacağından, emlak vergisinin hisseye isabet eden kısmı ödenmek durumunda. Emeklinin yazlık evinin emlak vergisi EMEKLİ, ev hanımı veya işsizlerin, yazlık evleri, dağ evleri veya ara sıra dinlenmek amacıyla gittikleri diğer evlerin emlak vergisi özellik taşıyor. Ara sıra örneğin birkaç hafta veya birkaç aylığına dinlenmek amacıyla gidilen bu evler, indirimli yani “sıfır oranlı” emlak vergisinden yararlandırılmıyor. Ancak bu evlerde yaz-kış sürekli oturulması durumunda, sıfır oranlı emlak vergisinden yararlanılabiliyor.

Şükrü KIZILOT - HÜRRİYET

15 May 2012

Gerçek Usule Geçmiş Olanlar Müjde;Basit Usule Dönebileceksiniz



Tarih: 15.05.2012
Tasarıyı Hazırlayan Maliye İdarisini Kutlamak Gerekir
Gelir Vergisi Kanunu’na göre, Basit usulde vergilendirilmekte iken hadleri aşmak veya sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanan mükellefler,hiçbir şekilde basit usule dönememektedir. Bu durum yıllardır vergi sistemimizin kanayan bir yarasıdır. Bu hükmün değiştirilmemesi için maliye idaresi şiddetle direnç göstermiştir. Hazırlanan tasarı ile bu haksızlık giderilmektedir. Bu nedenle yaklaşık 850.000 esnafımızı ilgilendiren butasarıyı hazırlayan vergi idaresini bu anlayışlı tutumlarından ötürü kutlamak gerekir.
Tasarının hükümleri aşağıda örneklerle açıklanmaktadır.
 
1-Basit Usule Tabi Olmanın Şartlarının Kaybedilmesi:
a)Gelir Vergisi Kanunu’nun Esnaf Muaflığı İle İlgili Hükümleri
Tasarının 7 inci maddesiyle Gelir Vergisi Kanununun 46 ıncı maddesine göre basit usule tabi olmanın şartlarını takvim yılı içinde kaybedenlerle ilgili düzenleme yapılmıştır. Kanunun bu hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girecektir.
Mevcut Gelir Vergisi Kanunu’na göre, herhangi bir şekilde gerçek usulde vergilendirilecek olanlar ile halen gerçek usulde vergilendirilen mükellefler, bir daha hiçbir şekilde basit usule dönememektedirler. Bu kişilerin aynı türden iş yapan  veçocukları da bu faaliyetleri nedeniyle basit usulden yararlanmamaktadır.
Bu maddede geçen çocuk tabiri, mükellefle birlikte oturan veya mükellef tarafından bakılan 18 yaşını ve tahsilde olup 25 yaşını doldurmamış çocukları ifade etmektedir.
b)Tasarıda Esnaf Muaflığı İle İlgili Düzenlemeler
Tasarı ile getirilen düzenlemeye göre;
 
1-Gerçek usule tabi olup iş hacmi arka arkaya iki yıl hadlerin altında kalması
Gerçek usulde vergilenen ve Kanunun 47 inci maddesindeki genel şartları taşıyan bir mükellefin, arka arkaya iki hesap dönemindeki iş hacmi (alış ve satış tutarı toplamı) Kanunun 48 inci maddesindeki hadlerin altında kalması halinde, bağlı oldukları vergi dairesine yazılı başvurarak bu şartların gerçekleştiği yılı takip eden yıldan itibaren basit usule dönebileceklerdir.
Tasarı ile Gelir Vergisi Kanunu’na eklenmesi öngörülen geçici 80 inci madde ile iki yılık sürenin 1.1.2012 tarihinden itibaren başlaması öngörülmüştür.
Örnek: Gelir Vergisi Kanunu’nun 47 inci maddesindeki genel şartları (Kendi işinde fiilen çalışmak, işyeri kira bedelinin kanunda belirlenen tutarı aşmaması, ticari, zirai ve mesleki faaliyeti dolasıyla gerçek usulde gelir vergisine tabi olmamak) taşıyan bir gelir vergisi mükellefinin, 2012 ve 2013 yıllarında iş hacmi (mal ve hizmet alış ve satış tutarı)  Kanunun 48 inci maddesine göre uygulanan hadlerin altında kalmış ise bu mükellef 2013 yıllı bitmeden önce bağlı olduğu vergi dairesine yazılı başvurarak basit usule geçmek için talepte bulunursa,  2014 takvim yılından itibaren kazancı basit usulde belirlenecektir.
2-Mükellefin işyerini eş veya çocuğuna devretmesi
Mevcut kanun hükümlerine göre, gerçek usulde vergilendirilen mükellefin, işyerini eşine veya çocuklarına devretmesi halinde eş ve çocuklar da basit usulden hiçbir şekilde yararlanamamaktadırlar.
Öteden beri gerçek usulde vergilendirilmekte olan gelir vergisi mükellefinin, mevcut işini eşine veya küçük çocuklarına veya her ikisine devretmesi halinde, bu işyerini çalıştıran eş ve çocukların basit usule geçme talebinde bulunmaları halinde, Öncelikle eş ve çocukların basit usule tabi olmanın genel şartlarını taşıyıp taşımadıklarına bakılacak, bu şartları haiz olmaları halinde, daha sonra geçmiş son iki takvim yılında Kanunun 47 inci maddesindeki alış veya satış hadlerinin aşılıp aşılmadığına bakılacak, aşılmamış ise, işyerini devralan eş veya 
Çocuklar izleyen yıldan itibaren basit usulden yararlanabileceklerdir. Arka arkaya iki yılda iş hacminin hadleri geçip geçmediğinin belirlenmesinde, devir tarihinden önceki sürelerde dikkate alınacaktır.
Kanunun anılan maddesinde “Çocuk” tabiri kullanılmıştır. Maliye Bakanlığının bugüne kadar bu madde ile uygulamalarında çocuk tabiri ile 18 yaşında, tahsilde ise 25 yaşında olan çocukları kastetmektedir. Daha üst yaştaki çocuklar için basit usule tabi olmanın genel ve özel şartlar kendi durumları dikkate alınarak değerlendirilecek, bu şartları taşımaları halinde basit usulden yararlanabilecek devir aldığı iş dolayısıyla daha önce babasının gerçek usulde vergilenmesi kendisini etkilemeyecektir.
ÖRNEK: Ayakkabı tamiri faaliyeti ile iştigal eden ve gerçek usulde gelir vergisine tabi olan mükellef (A), öteden beri işletmekte olduğu bu işyeri dolayısıyla 2012 yılındaki işlem hacmi (Mal ve hizmet alış veya satış tutarı) Gelir Vergisi Kanunu’nun 48 inci maddesindeki hadlerin altında kalmıştır.
Mükellef (A) bu işyerini 31.Aralık.2012 tarihi itibariyle 17 yaşındaki çocuğuna devretmiş bulunmaktadır.
Çocuk, 2013 takvim yılında Gelir Vergisi Kanununun 47 inci maddesindeki basit usule tabi olmanın genel şartlarına haiz olması ve devraldığı işyerindeki 2013 takvim yılı iş hacminin Kanunun 48 inci maddesinde yıllık alış ve satış hadlerinin altında olması halinde, yıl bitmeden bağlı bulunulan vergi dairesine başvurulması şartıyla 1.Ocak.2014 tarihinden itibaren devraldığı bu işyerinden elde ettiği kazancı basit usulde belirlenebilecektir.
İki yıllık sürede şartları taşıyıp taşımadığının tespitinde işyerini kendisine devreden babasının faaliyet gösterdiği süre de dikkate alınmıştır.
3-Sahte veya Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge Düzenlenmesi veya Kullanılması
Yürürlükte bulunan Gelir Vergisi Kanunu’nun 46 ıncı maddesinin dördüncü fıkrasında, “Basit usule tabi ticaret erbabından sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlediği veya kullandığı tespit edilenler, bu hususunkendilerine tebliğ edildiği tarihi takip eden aybaşından itibaren ikinci sınıf tüccarlara ilişkin hükümlere tabi olurlar.” Hükmü yer almaktadır.
Mevcut bu hükme göre, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlediği veya kullandığı tespit edilen basit usule tabi bir mükellef, idarenin bu hususu kendisine tebliğ ettiği tarihi takip eden aybaşından itibaren basit usulden yararlanamayacak, ikinci sınıf tacirlere ilişkin hükümlere göre gerçek usulde vergilendirilecektir. Bu mükellef, bir daha esnaf muaflığından yararlanamamaktadır.  
Tasarının 7 inci maddesiyle değiştirilen Gelir Vergisi Kanunu’nun 46 ıncımaddesinin altıncı fıkrasında, “Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenledikleri tespit edilenler hiçbir suretle basit usulde vergilendirilmezler.” hükmü getirilmiştir.
Tasarının incelenmesinde yürürlükte olan hükmün kaldırıldığına ilişkin bir hükme yer verilmediği görülmüştür. Bu durumda Tasarının bu hükmü de yürürlüğe girdiğinde uygulamada tereddütlere yol açabilecektir. Bu itibarla mevcut hükmün yapılmak istenen düzenlemeyi de kapsayacak şekilde değiştirilmesi uygun olacaktır.
Tasarıda öngörülen hükme göre, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlediği tespit edilen mükellef, hiçbir suretle basit usulden yararlanamayacaktır.
Düzenlenmiş olan sahte belgeyi bilerek veya bilmeyerek kullandığı tespit edilen mükellefler ise, yürürlükte olan 46 ıncı maddenin dördüncü fıkrası hükmüne göre, bu hususun kendilerine tebliğ edildiği tarihi takip eden aybaşından itibaren basit usulden yararlanamayacak ikinci sınıf tacirlere ilişkin hükümlere göre vergilendirilecektir.
Ancak tasarının kanunlaşması halinde bu mükelleflere yeniden basit usule dönme şansı doğacaktır. Gerçek usulde vergilendirilen bu mükelleflerden Gelir Vergisi Kanunu’nun 47 inci maddesindeki basit usule tabi olmanın genel şartlarını taşıyanların, arka arkaya iki hesap dönemindeki iş hacmi Kanunun 48 inci maddesindeki alış ve satış hadlerinin altında kalması halinde, vergi dairesine yazılı talepte bulunacaklar ve şartların gerçekleştiği yılı izleyen yıldan itibaren basit usulden yararlanabileceklerdir.

ÖRNEK: Taksi işletmeciliği yapan mükellef (A)’nın 2012 yılının Eylül ayında sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgeyi kullandığı yapılan incelemede belirlenmiştir. Vergi dairesi bu hususu mükellefe Aralık ayında tebliğ etmiştir. Bu mükellef 1.Ocak.2013 tarihinden itibaren basit usulden yararlanamayacaktır.
Tasarı kanunlaşmaz ise bu mükellef bir daha hiçbir şekilde basit usule dönemeyecek gerçek usulde vergilenecektir. Ancak tasarı kanunlaşırsa mükellef, 2013 ve 2014 yıllarındaki iş hacmi, Kanunun 48 inci maddesindeki alış ve satış hadlerinin altında kalması halinde, basit usule tabi olmanın genel şartlarını taşıması ve bağlı olduğu vergi dairesine yazılı başvurmak şartıyla 2015 takvim yılından itibaren basit usule dönebilecektir.
Örnekteki mükellef anılan belgeyi kendisi düzenlemiş olsaydı bir daha basit usule dönmesi mümkün olamayacaktır.      
Düzenlenen bu madde hükmü, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyen mükellefin kendisini kapsamaktadır. Bu şekilde belge düzenleyen mükellefin, işini eşine veya çocuklarına devretmesi halinde, bu işi devralanların basit usule tabi olmanın genel şartlarını taşımaları ve arka arkaya iki yıl Kanunun 48 inci maddesindeki hadlerin altında kalması halinde basit usulden yararlanmaları mümkün olabilecektir.
Burada şu soruyu sorabiliriz işi eş veya çocuklara devreden anne veya babanın başka bir tür işe başlaması halinde bu işi için basit usulden yararlanabilecek mi? Tasarının düzenlenen maddesine göre bu mümkün değil.
4-İşini Terk Eden Mükellefler
Ticari kazancı gerçek usulde tespit edilen mükelleflerin işini terk etmeleri halinde, işin terk edildiği tarihi takip eden yılın başından itibaren iki yıl geçmedikçe ister aynı işe ister başka tür bir işe başlasınlar basit usule dönemeyeceklerdir.
Örnek: Gelir vergisi mükellefi (A) gerçek kişi, terzilik faaliyetinden ötürü gerçek usulde vergilendirilmektedir. 1.Haziran. 2012 tarihinde işi bırakmış ve vergi dairesine işi bırakma bildiriminde bulunmuştur. Mükellef daha sonra 1.Ocak.2015 tarihinde aynı işe yeniden başlaması halinde, gerekli genel ve özel
Şartları taşıması kaydıyla basit usulden yararlanabilecektir. Mükellef, yeniden işe 1.Eylül.2014 tarihinde başlamış olsaydı bu yeni işi dolasıyla basit usulden yararlanamayacak, 2015 yılında gerekli şartları taşıması halinde yararlanabilecektir.
5-Basit Usule Tabi Mükellefin Aynı Yıl İçinde İşi Eşine Veya Çocuğuna Devretmesi
Basit usule tabi olup, basit usule tabi olmanın şartlarını kaybeden mükellefin,izleyen yılda gerçek usulde vergilendirmeye başlamadan önce işi eş veya çocuklarına devretmeleri halinde, işin devredildiği yılı izleyen yılın başından itibaren iki yıl geçmeden aynı veya başka bir tür işe yeniden başlamaları durumunda basit usulden yararlanamazlar. İki yıllık süre dolduktan sonra basit usule dönebilirler.
ÖRNEK:  (A) gerçek kişi mükellef, ikinci el otomobil alım-satım faaliyetinde bulunmakta olup basit usulde ticari kazancı belirlenmektedir. 2012 yılı ikinci geçici vergi dönemindeki satışları Gelir vergisi Kanunu’nun 48 inci maddesindeki haddi aşmıştır. Mükellef, Eylül ayı sonu itibariyle işi eşine devretmiştir. Bu durumda işi devralan eş, 2013 ve 2014 yıllarında hadleri aşmaması ve genel şartları taşıması kaydıyla 2015 yılından itibaren basit usule dönebilecektir.
İşi devreden mükellef ise, aynı veya başka bir işe yeniden başlaması halinde, genel şartları taşıması kaydıyla 1.Ocak.2015 tarihinden itibaren basit usulden yararlanabilecektir.  
Kaynak: www.MuhasebeTR.com


27 Nis 2012

6102 Sayılı Yeni TTK ile Şirketleri Bekleyen Yeniliklere Bakış


YENİ TTK’ya göre; şirketin yönetimi ve temsili için en az kaç kişi müdür olarak seçilebilecektir?

ESKİ TTK’ya göre, şirket sözleşmesinde aksi kararlaştırılmamış ise ortaklar hep birlikte müdür sıfatıyla şirketi yönetmeye ve temsile yetkili kılınmışlardır.

Yine, şirket sözleşmesiyle veya genel kurul kararıyla ortaklardan biri veya birden fazlası müdür olarak seçilebilmektedir.

YENİ TTK ile şirket sözleşmesinde aksi kararlaştırılmamış ise ortakların hep birlikte müdür sıfatıyla şirketi yönetmeye ve temsile yetkili kılınmış sayılacağına ilişkin düzenleme kaldırılmış ve müdür veya müdürlerin şirket sözleşmesiyle atanması veya genel kurul kararıyla seçilmeleri gerektiği hüküm altına alınmıştır.

YENİ TTK uyarınca da ESKİ TTK’da olduğu gibi şirketi yönetmek ve temsil etmek için ortaklardan en az bir kişinin müdür olarak seçilmesi gerekmektedir. Birden fazla kişinin müdür olarak seçilmesi de mümkündür.

YENİ TTK’ya göre; ortak olmayan kişiler, şirket sözleşmesiyle müdür olarak atanabilecek veya genel kurulca seçilebilecekler mi?

ESKİ TTK’da olduğu gibi YENİ TTK uyarınca da ortak olmayan kişiler şirket sözleşmesiyle müdür olarak atanabilecek veya genel kurul tarafından seçilebileceklerdir.

YENİ TTK’ya göre; şirketin tüzel kişi ortakları müdür olarak seçilebilecekler mi?

ESKİ TTK’ya göre, ortak olan tüzel kişiler müdür seçilememekte, fakat bunların temsilcisi olan gerçek kişiler müdür seçilebilmekteydi.

YENİ TTK ile tüzel kişi ortakların müdür olarak seçilmelerine olanak tanınmıştır.

Konuyu örneklemek gerekirse, ABC İnşaat Limited Şirketi, DEF Turizm Limited Şirketi’nin ortağıdır. ABC İnşaat Limited Şirketi, DEF Turizm Limited Şirketi’nin genel kurulu tarafından müdür olarak seçilebilecektir. Müdür seçilen ABC İnşaat Limited Şirketi, bu görevi yerine getirecek gerçek kişiyi belirleyecektir.

YENİ TTK’ya göre; müdür olarak seçilecek kişilerin hangi şartları taşımaları gereklidir?

Gerek ESKİ TTK’da gerekse de YENİ TTK’da şirket sözleşmesiyle veya genel kurul tarafından bir veya daha fazla sayıda kişinin müdür olarak atanabileceği veya görevlendirilebileceği belirtilmesine karşın, müdür olacak kişilerin sahip olmaları gereken ehliyet şartlarına yer verilmemiştir.

YENİ TTK’nın 1 inci maddesinde; Türk Ticaret Kanunu’nun 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ayrılmaz parçası olduğu hüküm altına alınmıştır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre, bir kişinin kendi fiilleriyle hak edinebilmesi ve borç altına girebilmesi için fiil ehliyetine sahip olması şarttır.

Bir kişinin fiil ehliyetine sahip olabilmesi için de;

1- Ayırt etme gücüne sahip olması (Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıfl ığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmaması),

2- Ergin olması (18 yaşını doldurmuş olması veya evlenme ya da mahkeme kararıyla ergin kılınmış olması),

3- Kısıtlı olmaması, gerekmektedir.

Aşağıdaki durumların varlığı halinde de Türk Medeni Kanunu’na göre, ergin olan bir kişinin ehliyeti kısıtlanmaktadır.

1- Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır.

2- Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır.

3- Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm olan her ergin kısıtlanır.

4- Yaşlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden her ergin kısıtlanmasını isteyebilir.

Yukarıda yer verilen açıklamalardan hareketle, müdür olarak seçilecek kişilerin fiil ehliyetine sahip olmaları gerekmektedir.

YENİ TTK’ya göre; müdürlerden en az birinin yerleşim yerinin Türkiye’de bulunması zorunlu mudur?

YENİ TTK’ya göre, şirket müdürlerinden en az birinin yerleşim yerinin Türkiye’de bulunması ve bu müdürün de şirketi tek başına temsile yetkili olması şarttır. Ticaret sicili müdürü tarafından, bu şartın yerine getirilmediği tespit edilirse, bu anılan şartın yerine getirilmesi için şirkete uygun süre verilecek, bu süre içinde de gereken yapılmadığı takdirde ticaret sicili müdürünce şirketin feshi mahkemeden istenecektir.

YENİ TTK’ya göre; şirket müdürleri kaç yıl görev yapmak üzere seçilebileceklerdir?

Gerek ESKİ TTK’da gerekse de’da YENİ TTK müdürlerin hangi süreyle görev yapacaklarına yönelik bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Bu durumda; şirket müdürleri, genel kurulca belirlenen süre kadar görev yapabileceklerdir. Bu süre bir yıl olabileceği gibi 5 yıl, 10 yıl şeklinde de belirlenebilecektir.

YENİ TTK yürürlüğe girdiğinde şirket sözleşmesiyle atanan veya genel kurul kararıyla seçilen müdür veya müdürler görevlerine devam edebilecekler mi?

1 Temmuz 2012 tarihi öncesinde, şirket sözleşmesiyle müdür olarak atanan veya genel kurul tarafından müdür olarak seçilen kişilerin görevleri devam edecektir.

Konuyu örneklemek gerekirse, 30 Haziran 2012 tarihinde tescil edilerek tüzel kişilik kazanan ABC İnşaat Limited Şirketi’nin müdürlüğüne 10 yıl süreyle görev yapmak üzere şirket ortaklarından Bay (A) atanmıştır. Bay (A)’nın görevi, 1 Temmuz 2012 tarihinden sonra da devam edecek ve bu görevini genel kurul tarafından değiştirilmemiş ise 10 yıl süreyle yerine getirecek ve bu sürenin sonunda tekrar seçilebilecektir. Bay (A)’nın, genel kurul kararıyla

müdür olarak seçilmiş olması halinde de durum değişmeyecektir. Bir başka deyişle, Bay (A) 30 Haziran 2012 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında 10 yıl süreyle görev yapmak üzere seçilmiş ise bu görevine devam edecektir.

YENİ TTK’nın yürürlüğe girmesiyle birlikte, tüm ortakların hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idare ve şirketi temsil ettiği limited şirketlerde durum ne olacaktır?

ESKİ TTK’ya göre, müdür atanmadan da tüm ortakların hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idare ve şirketi temsil etme hakları bulunmaktaydı.

Ancak, YENİ TTK bu sistemi değiştirmiş ve müdür veya müdürlerin ya şirket sözleşmesiyle ya da genel kurul tarafından atanması şartını getirmiştir. Eğer, ESKİ TTK uyarınca tüm ortaklar hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idare ve şirketi temsil ediyorlarsa, bu durumda en geç 1 Ekim 2012 tarihine kadar şirket genel kurulunca müdür veya müdürlerin seçilmesi gerekmektedir.

YENİ TTK’ya göre; müdürler birden fazla ise kararlar hangi çoğunluğun sağlanmasıyla alınabilecektir?

YENİ TTK’ya göre, müdürler birden fazlaysa bunlardan biri genel kurul tarafından müdürler kurulu başkanı olarak atanacaktır. Birden fazla müdürün varlığı halinde, kararlar çoğunlukla alınacak, eşitlik halinde ise başkanın oyu üstün sayılacaktır.

Konuyu örneklemek gerekirse; müdürler kurulu iki kişiden oluşuyorsa, karar alınabilmesi için 2 kişinin aynı yönde oy vermesi gerekir. Eşitlik halinde müdürler kurulu başkanının oyu üstün tutulduğundan karar müdürler kurulu başkanının oyu istikametinde alınacaktır.

Müdürler kurulu üç kişi ise en az 2 kişinin aynı yöndeki oyuyla karar alınacaktır.

YENİ TTK’ya göre; müdürler kurulu toplantıları elektronik ortamda yapılabilecek midir?

YENİ TTK’ya göre, şirket sözleşmesinde düzenlenmiş olması şartıyla müdürler kurulu toplantıları, tüm müdürlerin elektronik ortamdan katılımıyla yapılabileceği gibi, bazı müdürlerin fiziken mevcut bulundukları bir toplantıya diğer müdürlerin elektronik ortamdan katılmalarıyla da yapılabilecektir.

Konuyu örneklemek gerekirse; şirket müdürler kurulu Bay (A) ve Bayan (B)’den oluşmaktadır. Şirketin merkezi Ankara’da bulunmaktadır. Şirket işlerini takip için Bay (A) Muğla’da, Bayan (B)’de İstanbul’dadır. Müdürler kurulunun acil olarak karar alması gerekmektedir. Bu durumda, Bay (A) ile Bayan (B) elektronik ortamda Ankara’ya gelmeden Muğla’dan ve İstanbul’dan toplantıya katılıp karar alabileceklerdir.

YENİ TTK’ya göre; müdürler kurulunun üyesi olan müdürler şirketin iş ve işlemleriyle ilgili bilgi alma ve inceleme yapma haklarını nasıl kullanabileceklerdir?

YENİ TTK’ya göre, limited şirketlerde müdür sayısı birden fazlaysa her müdür şirketin tüm iş ve işlemleri hakkında müdürler kurulu toplantısında;

1- Bilgi isteyebilecek,

2- Soru sorabilecek,

3- İnceleme yapabilecektir.

Her müdür, müdürler kurulu toplantısında; herhangi bir defter, defter kaydı, sözleşme, yazışma veya belgenin toplantıya getirtilmesini, kurulca veya üyeler tarafından incelenmesini ve tartışılmasını ya da herhangi bir konu ile ilgili yöneticiden veya çalışandan bilgi alınmasını talep edebilecektir.

Yine, her bir üye, şirket yönetimiyle görevlendirilen kişilerin ve komitelerin müdürler kurulu toplantılarında hazır bulunmasını ve bilgi verilmesini, sorulan sorulara cevap verilmesini isteyebilecektir.

Ayrıca, her müdür, müdürler kurulu toplantısı dışında, müdürler kurulu başkanının izniyle, şirket yönetimiyle görevlendirilen kişilerden, işlerin gidişi ve belirli münferit işler hakkında bilgi alabilecek ve görevinin yerine getirilebilmesi için gerekliyse, müdürler kurulu başkanından, şirket defterlerinin ve dosyalarının incelemesine sunulmasını da isteyebilecektir.

YENİ TTK’ya göre; bilgi alma ve inceleme yapma hakkı engellenen müdürler kurulu üyesi olan müdür ne yapmalıdır?

Şirketin iş ve işlemleriyle ilgili olarak bilgi alma ve inceleme yapma hakkı engellenen müdür, bu haklarını kullanabilmek için şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine başvurabilecektir. Yapılan başvuru, mahkemece dosya üzerinden incelenecek ve karara bağlanacaktır.

Mahkemenin konu hakkındaki kararı kesindir.

SONUÇ
1 Temmuz tarihine çok az bir süre kala, hala TTK değişir mi? Şurası eksik, burası hatalı, bakış açımızdan bir an evvel kurtularak, yeni sürece adapte olmak için izlenecek
Yöntemlerin belirlenmesini şiddetle tavsiye ediyoruz. Zira, Yeni TTK nın bizce daha büyük
Etkisi 1 Ocak 2013 den sonra uygulanacak olan, KOBİ TFRS hükümlerinde ortaya çıkacaktır. Bu yeni dönemde, muhasebe mesleği artık ofislerden oturularak yapılamayacak, ancak ve ancak işletmelerin bünyeleriyle yürütüle bilir bir hale gelmektedir.

İşte tamda bu süreçte artık, konunun tarafların içinde bulunduğumuz dönemde ileriyi göre hareket etmelerini şiddetle tavsiye etmekteyiz.

Kaynak: www.MuhasebeTR.com





 













16 Nis 2012

YENİ TÜRK TİCARET KANUNUNDA CEZALAR

Yeni Türk Ticaret Kanunu’ndaki ceza hükümleri incelendiğinde hükümlerin çok sayıdaki farklı maddeye ve hatta farklı Kanunlara atıfta bulunduğu ve dolayısıyla da kolay anlaşılır tek bir metin olarak düzenlenmesi ihtiyacı dikkate alınarak ekli tablolar hazırlanmıştır.
 
Ayrıca Kanunda cezalar gün sayıları olarak belirtildiği gibi bu gün sayılarının parasal olarak neye tekabül ettiği doğrudan kanun metninden kolaylıkla anlaşılamamaktadır. Cezalarda kimi zaman alt sınır kimi zaman üst sınır belirtilmiş, kimi zaman ise parasal ve özgürlüğü bağlayıcı cezalar gün sayısı şeklinde birlikte yer aldığından ayırt edilmesi güçleşmiştir. Daha da öteye gittiğimizde para cezalarının ödenmediğinden ne olacağı veya birkaç fiilin bir arada olması halleri gibi özellikli durumlar Kanun metni içersinde bulunmadığından; öğrenilebilmesi vakit ayırıp özel bir çalışma yapılmasına bağlı kalmıştır.
 
Yeni TTK uygulanacak cezaları; “adli para cezası gün sayısı” ve “hapis cezası gün sayısı” olarak vermektedir. Adli para cezası ödenmediğinde ödenmeyen kısım hapis cezasına dönüşmekte ancak ödenmesi halinde hapis cezası kalkmaktadır (5275 sayılı Kanun md 106)
 
Adli para cezası kanunda hüküm yok ise en az 5 en çok 730 gündür (TCK md 52/1). Bir gün karşılığı adlî para cezasının tutarı en az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirasıdır ve kişinin ekonomik ve diğer şahsî hâlleri göz önünde bulundurularak hakim tarafından takdir edilir (TCK md 52/2). Bu durumda olası en düşük ceza 100 TL ve en yüksek ceza 73.000 TL’dır. Hakim gün başına ceza tutarını 20 ile 100 TL arasında belirleyebildiği gibi ödenmesi için 1 yıla kadar süre de verebilir, en az 4 taksitte ve 2 yıla kadar ödeme planına bağlayabilir.
 
Sonuç olarak; ekli tablolar aracılığı ile Yeni Türk Ticaret Kanunu’ndaki cezalar konusu daha derli toplu olarak incelenebilir.


Yeni Türk Ticaret Kanunu Cezalar Tablosu için aşagıdaki linki tıklayınız.


 www.muhasebevergi.com

12 Nis 2012

YENİ TEŞVİK PAKETİ


Yeni açıklanan teşvik paketinin 2009 yılında uygulamaya konulan teşvik paketinin bir üst versiyonu olduğunu görmekteyiz.
Yeni teşvik uygulamaları 1.1.2012 tarihinden itibaren geçerli olacak ve 10 yıllık bir dönemi kapsayacaktır.
Yine bölgesel esaslı hazırlanan teşvik paketine bazı yeni destek unsurları ilave edilmiştir.
Yeni teşvik sistemi şu başlıklar altında toplanmıştır;
1.            Genel Teşvik Sistemi
2.            Bölgesel ve Sektörel Teşvik Sistemi
3.            Büyük Ölçekli Yatırımlar Teşvik Sistemi
4.            Stratejik Yatırımlar Teşvik Sistemi
Her gruba giren yatırımların farklı desteklerden yararlandırılması öngörülmüştür.
Otomotiv, uzay veya savunma sanayine yönelik test merkezleri, rüzgar tüneli, tasarım gibi yatırımlar, belirli büyüklükte ve özellikte belirli ilaç ve savunma sanayi yatırımları, özel sektör tarafından gerçekleştirilecek ilk, orta ve lise eğitim yatırımları, denizyolu ve demiryolu ile yük ve yolcu taşımacılığına yönelik yatırımlar, madencilik yatırımları, Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgelerinde yapılacak turizm yatırımları. Stratejik yatırımlar olarak en geniş kapsamlı desteklerden yararlandırılmaktadır.
Yeni sisteme göre,
·         OSB’lerde yapılacak yatırımlar,
·         Aynı sektörde faaliyet gösteren firmaların birlikte gerçekleştireceği ve faaliyet gösterilen yatırım konusuna dikey veya yatay entegrasyon sağlayacak yatırımlar ve
·         TÜBİTAK tarafından desteklenen Ar-Ge projeleri neticesinde geliştirilen ürünün üretimine yönelik yatırımlar,
yatırımın bulunduğu bölgenin bir alt bölgesine sağlanan destek unsurları ile desteklenecektir.
Örneğin 3. Bölgedeki bir OSB’de yatırım yapan bir yatırımcı, 4. Bölgeye tanınan teşviklerden yararlanacaktır.

 
Türkiye, gelişmişlik düzeyine göre aşağıdaki şekilde 6 bölgeye ayrılmıştır.
1. Bölge2. Bölge3. Bölge4. Bölge5. Bölge6. Bölge
AnkaraAdanaBalıkesirAfyonkarahisarAdıyamanAğrı
AntalyaAydınBilecikAmasyaAksarayArdahan
BursaBoluBurdurArtvinBayburtBatman
EskişehirÇanakkaleGaziantepBartınÇankırıBingöl
İstanbulDenizliKarabükÇorumErzurumBitlis
İzmirEdirneKaramanDüzceGiresunDiyarbakır
KocaeliIspartaManisaElazığGümüşhaneHakkari
MuğlaKayseriMersinErzincanKahramanmaraşIğdır
 KırklareliSamsunHatayKilisKars
 KonyaTrabzonKastamonuNiğdeMardin
 SakaryaUşakKırıkkaleOrduMuş
 TekirdağZonguldakKırşehirOsmaniyeSiirt
 Yalova KütahyaSinopŞanlıurfa
   MalatyaTokatŞırnak
   NevşehirTunceliVan
   RizeYozgat 
   Sivas  
 
Yatırımlara sağlanacak destek unsurları ise şu şekildedir;
1.            Makine ve Techizat Alımlarında KDV İstisnası
Eski uygulamalardan farklı olmayan bu destek ile teşvik belgesi kapsamında makine ve techizat alımlarında KDV istisnası uygulanacaktır.
2.            İthalatta Gümrük Muafiyeti
Tüm Bölgelerde ve tüm sektörlerdeki genel ve bölgesel teşvik belgeli yatırımlar için makine ekipman ithalatlarında gümrük vergisi muafiyeti uygulanacaktır.
3.            Kurumlar Vergisi İndirimi
Yapılacak yatırımlara uygulanacak vergi indirim oranları % 10 ila % 60 arasında değişmektedir.
Vergi indirimi desteği, 2, 3, 4, 5 ve 6. bölgelerde yatırım yapan firmalar için, yatırıma katkı oranının belirli yüzdesine ulaşıncaya kadar yatırım döneminde tüm faaliyetlerinden elde ettiği kazançlara uygulanabilecektir.
Yatırıma katkı oranı, 6. bölgede yatırım yapacak firmalar için yatırımın yüzde 50′sine ulaşmaktadır.
4.            Sigorta Primi İşveren Payı Desteği
Yatırımlara sağlanacak sigorta primi işveren hissesi desteği bölgelere göre 2 ila 10 yıl arasında değişmektedir.
Yeni sistemde, kapsama giren yatırımlar ile tersanelerin gemi inşa yatırımları kapsamında istihdam edilen işçiler için ödenmesi gereken sigorta primi işveren hissesinin asgari ücrete tekabül eden kısmı, devlet tarafından karşılanacaktır.
5.            Kredilerde Faiz Desteği
Bölgelere yapılacak yatırımlar için verilecek faiz desteği oranı TL cinsi kredilerde 3-7 puan arasında, döviz cinsi kredilerde ise 1 ya da 2 puan olarak uygulanacaktır. Destek tutarlarının azami tutarları ise bölgelere göre, 500 bin lira ile 900 bin lira arasında değişmektedir. Stratejik yatırımlarda Yatırım kredileri için 50 milyon liraya ulaşan faiz desteği uygulaması öngörülmektedir.
6.            Yatırım Yeri Arazi Tahsisi
Genel Teşvik uygulaması dışındaki diğer teşvikli yatırımların tamamında Hazine tarafından yer tahsisi yapılabilecektir.
7.            Gelir Vergisi Stopaj Desteği
Sadece 6. Bölgedeki yatırımlar için 10 yıl süreyle çalışanlarla ilgili gelir vergisi stopaj desteği uygulanacaktır.
8.            Fabrika İnşaatlarında KDV İadesi
Sadece stratejik yatırımlarda, asgari 500 milyon tutarındaki yatırımlar için bina ve inşaatta KDV istisnası uygulaması olacaktır.
Özet olarak yararlanılacak destek unsurları yatırım teşvik kapsamına göre şu şekildedir.
 Yatırımın Kapsamı
DESTEKLERGenelBölgeselBüyük ÖlçekliStratejik
KDV İstisnasıXxXX
Gümrük Vergisi MuafiyetiXXXX
Vergi İndirimi XXX
Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteği XXX
Yatırım Yeri Tahsisi XXX
Faiz Desteği XXX
Gelir Vergisi Stopajı XXX
KDV İadesi (Bina-İnşaat)   X
 
Uygulamanın detayları için yayınlanacak kararname ve tebliğlere bakmakta fayda vardır.
www.muhasebevergi.com

İzleyiciler